Perşembe, Aralık 29, 2011

Aylinin Hikayeleri ve Şarkıları

Önce en sevdiğimiz şarkı,

Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık
Tutmuşum tutmuşum ellerinden senin
Düşmüşüz yavaşça bir sakin derenin
İçindeymişik

- Neymişik Aylin
- Pembeeeee

Pembeymişik sazmışık

İçindeymişik pembeymişik sazmışık

Karar verdim

Gülde Işık minik miniminnacık bir bebekmiş. Ingaa ingaaa diye ağlarmış, sonra yemeklerini yemiş ve koccaman olmuş. Bir gün oyuncakları ile oynarken koşarak Begümün yanına gitmiş.
Begüm begüm demiş ben karar verdim. Begüm sormuş neye karar verdin Gülde Işıkçım? Gülde Işık demişki, Begüm ben karar verdim (burada o gün vurgulanmak istenen konu önem kazanır) ben artık kendi yatağımda uyuyacağım. Peki demiş Begüm, tabii ki kendi yatağında uyuyabilirsin tatlım. Gülde Işık güneş gökyüzündeyken oyuncakları ile oynamışşş, anne ile baba işe gittiğinde Kamilesi ile parka gitmiş, hamur oynamışlarrr, derken aydede çıkmışşş. Gülde Işık çok ama çok yorulmuş. Akşam yemeğini yemiişş, dişlerini fırçalamış, ellerini yıkamış veee pijamalarını giymişşş. Sonra Begüm begüm demiş benim çoook uykum geldi, acaba gidip uyuyabilir miyim? Begüm Gülde Işığı almış ve yatağına yatırmışşş. İyi geceler bebeğim diyerek bir öpücük kondurmuş ve Gülde Işık tekrar güneş gelene kadar yatağında mışıl mışıl uyumuuuş.

Bu hikayenin "Kakamı ve Çişimi Tuvalete yapmaya karar verdim, yemek yemeye karar verdim, emziği bırakmaya karar verdim, Antalyaya gitmeye karar verdim, boyalarla duvarı boyamaktan vazgeçmeye karar verdim" versiyonları da mevcut.


Gemi

Bir gün Gülde Işık ve Aylin Afrikadaki arkadaşları Zulu'yu çok özlemişler ve ziyaretine gitmeye karar vermişler. Koşarak deniz kıyısına gitmişler, aa bir de ne görsünler minik gemi bıdık motorları gırgırgır diye çalıştırarak sahile yaklaşmış. Demiş ki Kaptan Gülde Işık Kaptan Aylin hadi binin güverteme ben sizi götürürüm Zulu'ya. Hem bende çok özledim demiş. Gülde Işık ve Aylin hemen binmişler güverteye, kamaralarına inip eşyalarını yerleştirmişler. Sonra güverteye çıktıklarında bir de ne görsünler, bıdık masmavi suları bembeyaz köpükler içinde bırakarak son hızla ilerliyormuş.
Birden bir ses duymuşlar, yavru martı jonathan da Gülde ve Aylin'le seyahat etmeye karar vermiş. Merhaba demiş jonathan. Bende sizinle geliyorum Zulu'nun yanına. Hem çok eğleneceğiz hep beraber yolda. Derkeen bıdığın yanında iki tane yunus sans etmeye başlamış. Cuuuppp hoooppp diyerek masmavi sulara dalıyor her tarafı ıslatıyorlarmış. Gülde ve Aylin kahkahalarla gülüyormuş yunuslara. Yunuslar yol boyunca bıdığın yanında dans etmişler taa afrikaya kadar.

Derken çoook uzaklarda şemsiye gibi sular fışkırtan bembeyaz bir balina görmüşler, arkadaşları Moby Dick onlara hoşgeldiniz diyormuş meğersem. Gülde Işıkla Aylin Moby Dick'in fışkırttığı suların altında dans etmişler, oynamışlar.

Yavaş yavaş güneş batmaya ay dede ve yıldızlar gelmeye başlamış. Çok yorulan Gülde Işık ve Aylin kamaralarına inmeye karar vermişler, dişlerini fırçalamışlar, ellerini yıkamışlar, pijamalarını giymişler. Tıngır mıngır sallanan bıdığın rahat mı rahat yataklarında, yarın zuluya kavuşacaklarını düşünerek heyecan ve yorgunlukla deriin bir uykuya dalmışlar.

---

Devamı sonra :)

Aylinin en sevdikleri

Kendi tercihlerini doğrudan talep eden kuzu, bu sene neleri çok sevdi?

- Parkta kumla oynamayı
- Ördeklere kahvaltı götürmeyi
- Yapıştırma kitaplarını
- Tırmanmayı
- Boya- hamur ve makas ile oynamayı
- Kitap okumayı (bu senenin favorileri: yataktan düşen ayıcık, gölde, ormanda doğumgünü partisi)
- Susamı mıncıklamayı
- Ayakkabıları

Artık ayakkabılarını kendisi giyip çıkarmaya başladı, eğer ses çıkmıyorsa ne yaptığını artık biliyoruz süslü kokoşun. Ayakkabılarını giyip çıkarmakla meşgul!

En sevdiği arkadaşı Gülde Işık, her akşam "karar vermiş" ve " gemi" anlatıyoruz. Hatta hemen yazayım ben bu hikayelerimizi de bir günde 3post girerek rekor kırayım.


2011


Deli bir yıldı 2011. 35 yıllık hayatımda herhalde böylesini yaşamamıştım hiç. Umarım gelen yıl gideni aratmaz.

Aylinim canımın parçası 2 yaşına girdi gümbür gümbür. Kızım diye söylüyorum, tam bir dilli böcek oldu. Çok düzgün ve güzel konuşmaya başladı.

Bakıcımız değişti bu sene, eski bakıcımızı çok özlüyoruz ama yenisi de çiçek gibi bakıyor kızıma.

2011 yazı en çok kuzuma yaradı, Antalya tatili İzmir Tatili derken denizin güneşim kumun tadını çıkardı bol bol.

2011'den bana hatıra kalacak en güzel şey gece uyurken iki elini yüzüme koyan masum bebeğimin "anne ben seni çok sevdim" demesi...Gerisi sadece teferruat!

Hadi bakalım blog, bu sene seninle güzel zamanlarımız geçsin olur mu?


Cuma, Ağustos 12, 2011

Sosyal paylaşımsal haller

Amma sosyal paylaşma bağımlısı bir bünyeymişim ben...Facebook ve Nurturia hesaplarımı kapadıktan sonra ve üstelik hayatımın en işşiz günlerini yaşarken pek bir yazasım, pek bir sosyal kelebek olasım varmış. Bir blogum bir de twitterım var elde, kullan kullanabildiğin kadar :)

Bak sevgili blogum, adın "anneyim" olabilir velakin bu zatı muhteremin her türlü halleri de olacak anlaşılan burada, gidişat onu gösteriyor...

Oyle edebi filan da değil üstelik, gayet ortalama, gayet sıradan gayet kendi halinde.



Yeğen meselesi


Şimdi ben GI diye yazıyorum ya, kızım GI'ya aşık ya, bizim kız GI'nin annesine de aşık. Begüm işten geldi, kapıdan içeriye bir girdi amaaannn Gülde Işık bir taraftan Aylincon bir araftan nereye koşacaklarını ne yapacalarını şaşırdılar.

Aylin çok sevinince tavaf etmeye başlar ortamda, yine döndük elbette. ve akabinde tüüm marifetlerimizi beguuunnn'e göstermeye başladık,

Begunn bak boya yaptikk

Begunnn baak biz geldik

Begunn ben burada kalicam

:))

Gidip karşısına kıkır kıkır gülüyor şebelekim :) Begüm'de nasıl düşkün Ayline...zaten üçünü bir arada oynarken seyretmek müthiş keyif. İçimden diyorum ki iyi ki gelin-görümce kız doğurmuşuz. Kızkardeşler onlar, her akşam Gulde ışık ablamızı anlatıyoruz, elbiseleri aynıymış, döndön naynayı varmış, ama mayoya olmaazz demiş :))) gülerek dinliyorum, ağzım kulaklarımda.

Umarım hayatları boyunca hem birbirlerinin en iyi dostu hem de kardeşi olurlar ve hiç ayrılmazlar :)

Begüm için tık





Ağustos'ta biz...


Neden bilmem daha az yer oldu. Her öğünümüz kıyamet :( cık cık dediğim herşeyi yapar oldum. Elimizde ya ipad ya da ipod olmak zorunda yemek yerken ki insani şartlarda mideye birşeyler gidebilsin.

Bir şekilde yediriyoruz işte kuzuya. 3 yaşına kadar nasıl yediği değil ne yediği önemlidir lafına dayadık sırtımızı her yolu deniyoruz.

Boya boya yapmaya bayılıyoruz :))) Caricoa'lar çok hoşuma gitti, hemen çıkıyor leke bırakmıyor. Her an her yeri boyama kapasitemiz devam ettiği için temkinli olmakta fayda var. Dün akşam yaptığı iki resmi (!) masasının üzerindeki duvara astık. Aman ne mutlu oldu ne mutlu oldu..şimdilik daiye, benek ve ip çiziyormuş kendileri :) arada da dooomgunu pastasi. Renklerde tercihi biraz beni endişelendiriyor yeşil ve siyah. Özellikle bu ara siyahı çok kullanır oldu.

Bir haftadır müziksetini açıp, cd açma tuşuna basıyor. İstediği CD'yi koyup tekrar kapatıyor ve eger ilk şarkıyı beğenmezse tekrar aynı şekilde değiştiriyor. Bu ara favori 3 CDsi var, Banu Kanıbelli'nin Kar'a sı, Z'den gelen L'nin şarkıları ve E'den gelen T'nin şarkıları. E'den gelene ben şahsen bayılıyorum ama :))

Kızım büyüyor, yeğenine çok düşkün en çok dilimizde GI'mız var. Arkadaşları dilinde sürekli, Ecemiz, Zeynebimiz, Ekinimiz, Kutayımız...Bu kışı merakla bekliyorum, heyecanla tiyatroya, belki sinemaya gitmeyi çocuk aktivitelerine katılmayı heyecanla bekliyorum. Gözüm özellikle müzelerin çocuklar için düzenledileri aktivitelerde...bu yaşının tepkilerini görmek, tercihlerini gözlemek istiyorum.


ve kendime not: Bayram sonrası çocuk aktiviteleri daha yakından takip edilsin, ve hatta buradan paylaşılsın. ama önce şu araba meselesi çözülsün :)

toprakanaya not: bu resim sadece senin için :)




Çarşamba, Ağustos 10, 2011

Bugün

Biz bugun kızımla taaa gaziosmanpaşa'dan feneryoluna geldik :) yegenler buluşmasına G.I. mızın yanına..





Bugün Aylin ilk kez;





- Belediye otobüsüne bindi (çift katlı sayılır mı ki?)


- Vapura bindi :)) Martılara bayıldı, kız kulesini öğrendi. İstanbul çocuğu oldu.


- Ve ilk kez yegeninde kalacak.





Bu gece bizim kızlar uyur mu, nasıl olur göreceğiz. Kakara kikiri dolu bir akşam, bu benimmm li itişmeler bizi bekler.



Bu arada tarihe not: yoldaki çukurlarda zıplayan takside "aa bu cok eylenceliiii" diyerek hem beni hem taksi şoförünü dumur etti kuzu. Çok eğlenceliydi çook :)

Değişen Hayatlar

Çok şey değişti...değiştim...

Çok sevdiğim, çok şey öğrendiğim kızımın özellikle ilk aylarında kurtarıcım olan bir yer vardı benim. Dost kazandığım dost kaybettiğim...artık ben orada değilim. Olmayacağım. Olup olmamam pek fazla bir şeyi değiştirmeyecek biliyorum. Orada yine anneler ve yavruları olacak, yine dostluklar kurulacak...velakin kızım gozumun nuru ve ben orada olmayacağız.

Biz kendi dünyamıza çekildik dostlar, kalbimiz yarı kırık yarı iyi. Yüzümde yarı mutlu yarı kırık bir gülümseme.

Hoşçakalın...kuzulara kendinize iyi bakın...

Çarşamba, Nisan 27, 2011

Yemek Kitapları okur...


Bilmem ki hepsi okur mu? Ben bu konuya son derece takık bir anne kişisi olarak okurum.

Piyasayadaki bebek-çocuk yemekleri kitaplarının çoğu bende vardır, yoksa bile fikrim vardır çünkü bir yerlerde karıştırıp bakmışımdır.


Evet böyle de bir deliyim ben.


Velakin onca bakınmaya rağmen, hala mükemmel kitabı bulabilmiş değilim. Çala kalem yazılmışlar mı dersiniz, çok kötü çevirisi olanlar mı? Ah bir de o tariflerde yazan "margarin" yok mu, beni benden alıyor. Kullanan varsa bilemeyeceğim ama margarin denen suni yiyeceğin bir bebeğin boğazından anne eli ile geçmesi beni zıplatıyor yerimden.


Adam akıllı bir beslenme modeli ile kaynak olabilecek kitap yok bu piyasada. Yahu neden bir doktor bir diyetisyen ve bir anne (veya pek çok anne) bir araya gelip gerçek ihtiyaçlara göre, yani günümüz annelerin ve beslenme bilgilerinin ışığında bir kitap yazmazlar? Çok mu zor böyle bir çalışma yapmak? Çevirilere sığınıp mısırlı ve siyah barbunyalı kapalı pizzamı yapmak gerekiyor acaba?


Başım sıkıştığında baktığım yabancı web sitelerinin basit ama doyurucu/besleyici tariflerini görünce sıtkım sıyrılıyor. Bir tabak var 2 yaşındaki çocuğun önünde, bir ufak sandviç, taze sebze, taze meyve ve kuruyemiş var içinde. Karmakarışık bir tabak değil, çocuğun kendisinin yiyebileceği kadar da sade.

Zaman zaman madem beğenmiyorum o zaman kendim yazarım gibi zihni sinir düşüncelere dalıyor olduğumu da belirtmek isterim. deli miyim neyim :)


Oyle işte bu da boğaz konulu post olsun...

Planlı Programlı Olur...

Olmalıdır da zaten ama ben değilim. Sürekli bir erteleme hali, sürekli bir şaşkınlık modundayım. Aklımda yapılması gereken bin tane şey varken zaman bulduğumda hiçbirisi orada olamıyor.

Kuzuyu uyuturken yanında uyuyakalıyorum neredeyse her gece. Hal böyle iken gecenin bir yarısı hortladığımda yapacak fazla bir şey de kalmıyor geriye.

Keşke kızı için çarşaf çarşaf aktiviteler hazırlayabilen, rahat rahat oyun kurabilen ve uzun oyunlar oynayabilen annelerden olsaydım....ya da bin çeşit yemek yapabilen ve her durumda bunu kızına yedirebilenlerden...

Dün akşam bir kase pilav ve yoğurt yedi, ne besin aldı ki diye endişelenmesem...ya da hergün içtiği bir kaşık vitamin için gerekliliğini sorgulamasam...

Acaba düzenli beslenebiliyor mu, katkısız ürünlerden uzak duruyormuyuz yeterince diye düşünmesem...Yediği minik bir parça milkinis ciğerimi dağlamasa...

Ya da her hafta sonu süper aktiviteler yapabilsek beraber. Kendime araba kullanamadığım için bin kez küfür etmesem...

Dün akşam aile boyu kitap okuduğumuz gibi her akşam aktivite yapabilsek..veya 3 yaşına kadar TV izleyemez dediğim kızıma baby tv açmamış olsam...

Tükürdüğüm herşey yalamasam keşke...aldığım her kararı uygulayabilsem, uygulayamayacağım kararlar almasam...

Doktor değiştirdiğimiz için aksayan aşı işimizi halledebilsem bir an önce...

İşimde aklım evde olmasa, evdeyken aklım yapmam gerekenlerde...

Bakıcısını bu kadar kıskanmasam...bazı günler bakıcısına bırakıp gittiğim/uyuduğum için vicdanım sarsılmasa...

Evimde bol misafir ağırlayabilsem, sofralar donatsam....kızım görse iyi dostlarla nasıl vakit geçer...

Kilo verebilsem, bunu yapacak iradeye sahip olabilsem...kızımın yanına yakışsam...

Olmak istediğim gibi bir anne ile olduğum anne arasında uçurum olmasa,
Yapmak istediklerim ve yaptıklarım arasında bu kadar fark olmasa...

Balıklama atlamasam, akıllı ve uslu bir kadın olabilsem...

Mayıs ayında çıkacağım uzun iş seyahatinin sıkıntısı şimdiden basmasa, yokluğum kuzumu sarsarsa diye yemesem kendimi...

Keşke planlı, programlı hazırlıklı, becerikli ve akıllı bir kadın/anne olsam...

Ve olamadığım bunca şey için bu kadar çok acı çekmesem...

Keşke...

Salı, Kasım 30, 2010

Yazar...





30.11.2010
12 Ay 20 günlük Aylin Neler Yapıyor

- Koltuk kenarına tutunarak kalkıyor ve sıralıyor

- İstediği herşeyi “ıhh ıhh” nidası ile gösteriyor. İstediği yerine başka bir şey verirsek eli ile ittirip “ıhh ıhh” a devam ediyor

- Yediği yemeği görmek istiyor.

- Üzerinin örtülmesinden hiç hoşlanmıyor

- “Hayır” ın anlamını biliyor, hatta kendisine hayır dendiğinde taklit ediyor.

- Salla Salla Salla şarkısında oyun halısını sallıyor

- Ceviz Adam şarkısında saçı rüzgar kısmını, karnı davul kısmını, bize güler hahaha kısmını hareketleri ile yapabiliyor

- Patlat balonu şarkısında ellerini pat pat oyun halısına vuruyor

- Kolları ve bedeni ile çok güzel dans edebiliyor

- Oyun çadırına saklanıp “Aylin Nerede” diye aramamızı bekliyor ve bu oyuna bayılıyor

- Çok uykusu geldiğinde çok azıtmış oluyor

- Kitap sayfalarını çevirmekten keyif alıyor

- Arkadaşı Zeynebi görünce çığlıklar atıyor.

- Büyük pembe Peluş ayısına bayılıyor gidip gidip sarılıyor.

- Sıkıştırılmaktan hiç hoşlanmıyor, sevgi göstermek istediğinde kafasını dayıyor

- Öpebilir miyim diye sorduğunda kafasını uzatıyor

- “Tamam” anlamında kafasını sallıyor..Mama yemeğe gidelim mi? Cevap: kafa sallamaca :)


- Banyoya bayılıyor. Eskiden duş başlığının kablosunu tutardı şimdi oyuncakları ile oynamayı seviyor.

- Altı değişirken ıslak mendil ile kendini temizlemeye çalışıyor

- Göz, burun, kulak, saç, göbek, ayak, el gösterebildiği uzuvları :)

- “Gel gel” yapabiliyor

- “nerede benim güzel kızım” diye gözlerimi kapayıp kollarımı açtığımda tam gaz emekleyerek kollarıma geliyor

- Artık kafayı omzuma koymaya başladı…

- Kitaplarda gördüğü kedi resimlerini ayırdediyor.

- Oyuncak dolabından oyuncak seçiyor

- Elinden oyuncağı alındığında kızıp geri alıyor / almaya çalışıyor

- Karnı doyduğunda hiçbir şekilde yemek yemiyor

- Yoğurda bayılıyor, hatta sırf yogurt ile yaşayabilir

- Tatlı sevmiyor…ekşi tatlara daha düşkün...

- Mamma, Tedi, Dıydıy, Ayi, Ayyı, Duy duy duy, Attaa, bittaaa, tittaattt, ac ac ac, duttuu, attiii (Mama, Kedi, Tırtıl, Ayı, Hayır, Dur dur dur, Atta, kitap, tiktak, düştü, attı) şimdilik kelimelerimiz

Pazartesi, Kasım 08, 2010

hasret çeker...

Minik kuzumu çok ama çok özledim...

İlk doğumgününe sayılı günler kala bebeğimden uzaktayım. Az kaldı ama bende de hal kalmadı :(

Canım kızım benim, bir tanecik yavru kuşum!

Perşembe, Ekim 28, 2010

Nurturia ile yatar, Nurturia ile kalkar…



Kitubi’yi nasıl bulduğumu hatırlamıyorum. Linkten linke atlarken galiba yakalamıştım ve ilk okuduğum yazı geriye dönük oto koltuğu üzerine idi. Orada ilk kez nurturia duyurusunu görüp email adresimi bıraktım. O günler karnım burnumda, taşınmak üzereyim…Ne bulursam okuyorum!

Taşındık Aylin geldi…Hayatımın hem en güzel hem en zor günleriydi lohusalık dönemi. O dönemde nurturia hayatımda yoktu çünkü evde wireless internet ve bilgisayar kullanımı yasaktı. Hatta benim bu dellenmemi müteakip dial up modem alındı eve. Good old days!

Doğum izni bitti, işe döndüm…Meğer enn zor günler yavrudan ayrı kalmakmış! Deliler gibiyim ofiste. Ne yapsam sığamıyorum kabıma…ezelden iyi blog takip ederim…pis gözetlerim! Aha bir baktım tüm bloglar nurturia’yı yazıyor! E ben zaten buraya üyeyim…Ben yokken neler olmuş diye bir geldim geliş o geliş.

Önce blogların yazarlarını gördüm…Elim ayağıma karıştı..hani konser sonrası sevdiğiniz, hayran olduğunuz sanatçı ile tanışırsınız ya işte öyle bir şey bu da…Bazen çekindim, bazen kırk yıllık dost gibi başladık iletişmeye. Sonra “aklın yolu bir” misali samanlıkta iğne ararken onlarcasının karşıma çıktığı birbirinden değerli anne ile tanıştım!

Oyle bir bağ var ki nurturia ile aramda, beni çok daha iyi bir insan, aklı başında bir anne ve duyarlı bir kadın yapıyor. Tecrübe denen eşsiz nimetten faydalanıyorum cömertçe. İşin güzel tarafı bunu kafama vurarak değil, daha empati ile daha anlayışla alıyorum istediğim zaman. Bunun ne büyük lütuf olduğunu nasıl anlatırım bilemiyorum.

Nurturia demek dost demek benim hayatımda. Dostlardan haber almak, yavruları merak etmek demek. Annelik ile hayatıma giren benmerkezciliğin kaybolması durumunun yerini alan annelik halleri demek.

Annelik nasıl her daim sevgi dolu anne-yavru kucaklaşması demek değilse, annelikle hayatıma giren Nurturia’da her daim gül bahçesi değil. Elbette insana özgü ne varsa ve pek tabii anneliğe hepsi yaşanıyor, yaşanacak. Güzel olan bunların hepsinin dengeli olabilmesi zaten.

Sevgili Damla ve Khan bir site açtılar, en azından benim hayatımı değiştirdiler. Nurturia kanalı ile edindiğim dostlarımı ve kuzularımı kimse kurtaramaz artık benden…

Bundan sonra Nurturia nasıl olmalı diye sormuş Damla,

Bilinçli annelerin devlet kademesinde dahi söz sahibi olduğu bir sosyal güç olmalı. Sesi gür çıkıp eğitime, sağlığa ve bilime dikkat çekip yanlışları düzeltebilmeli. Anne ve bebeğe yönelik her türlü istismarda güçlü bir ses olmalı ki markalar korksunlar kötü reklamdan, devlet pozitif ayrımcılık yapsın arkasında nurturia varken, öğretmenler bilsin sevgi ve saygı dolu yaklaşınca desteklendiklerini.


Ne yazarsam yazayım, ne kadar anlatmaya çalışırsam çalışayım beceremeyeceğim hayatımdaki yerini www.nurturia.com.tr’nin.

Tüm kalbimle ilk yaşını kutlarım nurturia! Daha nice yıllara…

Cuma, Ekim 22, 2010

Anne dediğin mim'lere cevap verir :)

Kitap Konusu...

Benim için çok önemli bir konu. Düzenli olmasa bile her daim etrafta kitap olmasına dikkat ettim kuzumun. Entellektüel bekletilerim hiç olmadı, tek derdim "kitap" farkındalığı yaratmak idi. Umarım bunu başarabilirim.

Hemen yazıyorum Yelizcim;

Boncuğunuza kitap seçerken en çok önem verdiğiniz kriterler neler?

Yaşımız itibari ile kolay yırtılamayacak kitaplar. Şu dönem kulaklı, çekmeli kitapları çok seviyor kuzu.
Renkleri canlı olmalı,
Eger hayvan-eşya resimleri ise çizim değil olabildiğince gerçek resimler olmalı,
Daha kitapta yazıalnları okuma gibi bir eyleme geçemediğimiz için bolca resim anlatabileceğim kitaplar olmalı,
Ve en önemlisi diğer anneler tarafından tavsiye edilmiş, diğer kuzuların onayından geçmiş olmalı.

Bir kitabın kapak tasarımı sizi cezbeder mi?

Bazen ediyor.

Çocuk kitaplarının didaktik yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz?

Kızımın eğlenmeyeceği kitapları sevmiyorum ben. İleride aşamadığımız "doktor korkusu" vs gibi bir sorun olursa aşırıya kaçmadan bu tarz kitapları alabilirim.

Çocuk kitaplarındaki resimler nasıl olmalı sizce? Hikayesini beğendiğiniz bir kitabı ilüstrasyonlarından dolayı almamazlık ediyor musunuz veya tam tersi oluyor mu? Hikayesi uyduruk olan bir kitabı grafiklerine aşık olarak aldığınız oldu mu? Grafiklerde aradığınız temel özellikler var mı? Varsa nedir?

Ben hassasım bu konuda. Grafikler ve öykünün bütünleşmesi benim için önemli. Kuzuyu bilemeyeceğim henüz :)) Öykü kötü ise sırf grafikler için alırmıyım? Sanırım alabilirim çünkü o zaman beraber öykü yazabiliriz kuzu ile. Tek aradığım özellik grafiğin çocuk kitabı için yapıldığını unutmayıp özenli çizimler ile karşılaşmak.

Çocuğunuzun şu anda en çok sevdiği 3 kitap hangileri? Bu kitapların bir ortak yönü var mı?

1- Hareketli Tren :)) kulaklarını çıkarmayı başardığından bu yana gözdesi :) Ayrıca çizimleri çok güzel. Ufak hikayeler üretebiliyorum kitaptan.
2- İlk Kitabım Sözcükler Kaydır Bul :)) Kaydırmayı keşfettiğinden bu yana seviyoruz kendisini
3- Ve ilk gözağrısı Renkler Şekiller Sözcükler. Kitap sayfası çevirmeyi bu kitap ile öğrendi. Şu ara pek yüz vermiyor velakin.


Bir çocuk kitabı yazsanız hangi temayı işlemeyi düşünürdünüz, ya da temasız öylesine bir masal mı uydururdunuz?

Öyle bir düşüncem hiç olmadı ama şu ara Elma Kurdu ile Mavi Kuş masalı uyduruyorum. Daha pek bir yok katedemedik :))



Yeliz'in merak ettiği blog yazarlarını bende sabırsızlıkla bekliyorum...


Ayrıca,

Füsun, Toprakana , Özlem , Anneyazar ve Begüm ve kimlerin okuduğunu bilemediğim herkeslerin blogu olsun olmasın bu konuda düşüncelerini okumak isterim.

Salı, Ekim 19, 2010

Anne dediğin üşenmez yazar :)

Neler neler oldu son yazından bu yana. Kızımın annesi iş seyahati nedeni ile yavrusunu 6 gün bırakmak zorunda kaldı. Yavruyu bırakmak içime sinmese de bundan suçluluk duyduğumu söyleyemeyeceğim hem seyahatlerimi özlemiştim hem de kızım emin ellerde idi. Yavru anneannesi ile kudurdu kudurdu coştu.

Sabah beni gördüğünde yüz ifadesi görmeye değerdi..önce anlayamadı sonra beni görünce kahkahalarla gülmeye başladı. Kuzum benim!!! Diğer gelişmelere gelince;

- Kuzu legolarla oynamaya başladı. Şu an diş kaşımak enn büyük amacı olsa dahi iki elinde aynı renk ve ebatta lego oluyor genelde.
- Emeklemeye tam gaz devam ama arada ufak yürüme denemeleri de yapıyoruz
- Ennneeeee demeye başladı beni görünce
- Susamı artık mıncıklayarak değil okşayarak sevmeye başladı. İkisini oynarken seyretmek çok eğlenceli
- 10 günde 260 gr almayı başardı. Vermiş olduğum listeye tam olarak uyamasak bile bu konu üzerinde çabalamak iyi geldi.
- Annenin gözü nerede diye sorunca o minicik parmağı gözüme sokmaya başladı :)
- Barış Manço’nun “Nane Limon Kabuğu” şarkısı çalınca “hattuuuu” diye tepki vermeye başladı
- Nerede müzik duysa dans ediyoruz :) kafa öne arkaya gidince dadundan yenmez oldu
- Kot şalvarı oldu! Pek seviyoruz…
- İstediklerini ağlayarak veya mızırdanarak yaptırmayı öğrendi.
- Diş fırçası delisi oldu. Banyoya zorla kendini götürüp iki eline iki fırçayı alıp dişlerimizi fırçalamaya başladı :) Kendi fırçasına hiç yüz vermemekte velakin.


Bu dönem içinde aklımı kurcalayan iki mesele oldu. Konu yine yemek. Benim kuzuya 3-4 öğün aynı yemeği veriyorduk genelde. Yani en fazla 2 gün en az 1 gün aynı yemeği yiyordu. Damak tadının gelişmesine engel mi oluyorum heyezanı yaşadım bir sure. Kahvaltılarda bulamaca devam ediyoruz biz, ne yalan soyleyeyim içinde süt+bolca peynir+pekmez ve 7 tahıllı mama olması beni rahatlatıyor. Süt, bildiğimiz inek sütü, daha önce mama koyuyorduk şimdi onu bıraktık. Pütürlü yemek konusu hassas bir konu, pütürü unutmasın diye sürekli eline kaşar peyniri + ekmek + domates + elma veriyoruz. Ama sınırların altında giden kilosu nedeni ile kahvaltısını değişmek niyetinde değilim şimdilik.

Gece beslemesi hiç yapmadık biz. 9. aya kadar gece emdi ve öyle uyudu ama şimdi o da yok. Biberon hiç almadı…suluğundan içiyor suyu ya da normal bardaktan. E biberon almayınca gece beslemesini suluk ile yapmak lazım, onu da kuzu istemedi. Denedim bir kaç akşam sütünün içine su + bebek kakaosu + bebe biskuvisi karıştırıp verdim, yarım bardak anca içti, ama suyunu kana kana içti. Bende Nurturia’ya daki güzel dostlarım sağolsun gece beslemesi olayında çok rahatlattılar beni. Artık zorlamıyorum kuzuyu gece süt içsin diye.


Yemek yedirme konusuna gelince, ben kızıma hafta içi bir tek akşam yemeği yediriyorum. Onu da oyunla şarkıyla türküyle yediriyorum ve bundan hiç pişman değilim. Belki hatalıyımdır ama bu bizim hatamız...Zaten bakıcısı ile “sadece yemek” yiyor...


Arada neler oldu...ah salona koccaman bir çadır kurduk geçtiğimiz akşam. Halam kuzu için hediye getirmişti iki tane kocaman çadır ve onları bağlayan tüneli. Kuzu delirdi çadırlara ama tünelden emeklemek istemedi oyle olunca tuneli kaldırdık ortadan...zaten çocuk parkına dönmüş olan salonumuz iki çadırı kaldırmayınca birini kuzunun en yakın arkadaşına verdik oynasın diye. Oyle komik oluyorlar ki! Beraber çadırın içinde oturuyorlar..saklambaç oynuyor, arada susamı kovalıyorlar.

Kuzum kuzenine hayran bu arada. Güzel gözlü yeğenim G.I nın peşinden ayrılmadı Pazar günü. İşin güzel tarafı çocuk çocuktan öğreniyor pek çok şeyi…G.I. ne yaparsa (yaş 2.5) benim kuzu da taklit peşinde idi. Elindeki oyuncağı istemesi, G.I nın peşinden emeklemesi…Elindeki oyuncağı vermek istememesi…sanki o gün birden büyüdü gibi geldi bana. Birden daha bir çocuk olmuş gibi.


Gymboree’ye gelince, sanırım bu yaşla ilgili bir durum. Bu sefer gittiğimizde kuzu çok eğlendi. Etrafta çocukların olması, oyuncaklar, müzik onu çok mutlu etti. Deliler gibi oynadı, arkadaşlarını takip etti, dans etti. Oyuncakları kaldırdıkalrında öğretmenine çemkirdi, gymboyu almasına izin vermediklerine üzüldü...Üzülmesi güzel bir durum değil ama aktif katılması derse çok hoşuma gitti. Ha yapması öngörülen hareketleri vs yaptı mı kesinlikle hayır! Hiç ciddiye almadı bile diyebiliriz...


Kuzu dışında neler oldu, sonunda uzuuun süren araştırmalar sonucu eve bir kurutma makinası aldık. Aslında tetikleyen tüm salonun çamaşırlar ve kuzunun oyuncakları ile işgal altında oluşu etken oldu. Kuzunun oynadığı yerde çamasır kurutmak hiç hoşuma gitmedi. Balkonda da kış gelince kurumaz oldu. Biz de bu işkenceye son verdik. Bu hafta içi gelecek makinamız. Vatana millete hayırlı olsun!

Televizyonu sonunda duvara monte ettik! Zevksizlik abidesi evimizin çirkin bir parçasından kurtulup sehpamızı gönderdik. Darısı yayıntı yapan milyon tane biblo vs nin başına!

Ve bir itiraf, kuzuya deneme amaçlı 3 dk baby TV açtık...görüntülere değil ama müziğine bayıldı...şu anda hala TV seyretmesine karşıyım. Mümkün mertebe uzak tutmaya çalışıyorum...ve bir itiraf daha, kuzu ipod touch’ı keşfetti. Minnak parmağı ile ikonları hareket ettirebiliyor. Allahtan telefon değil, bende arada oynamasına izin veriyorum. Apple gençliği işte...bizim zamanımızda apple mı vardı :))

Hadi kalın sağlıcakla!

Pazartesi, Eylül 27, 2010

Duvara toslar!



Ayline kilo aldırma çalışmalarındaki duvara toslama hikayemizdir…Anne oturur menuler yapar kafa patlatır. Peki bebek buna ne yapar? Enn alasından nanik yapar!

Velhasıl bizim liste yalanların enn büyüğü oldu. Tek başardığımız şey kahvaltısına eklenen tereyağ, ceviz + badem. Meyvelerine conflakes eklemeye devam ediyoruz hala. Biliyorum çoğunuz buna karşısınız…Hatta ben dahi karşıydım ancak sonradan ikna olup doktorumuzun önerisini yapmaya karar verdim. Sonuçta kilo alması önemli benim için.

Peki bu süreçte neler oldu, deepfreeze deki nohut meğer ekşimiş, nohutlu yemeğimiz direk çöpü boyladı. Onun yerine etli kuru börülce pişirdik, allahtan tadını sevdi ancak bu akıllı anne kuru börülce ile bulgur pilavını aynı menude yedirince zavallı yavru gazman olup çıktı! Gece neredeyse tavana yapışacaktı yavrum. Çok akıllıyım ya! Hatta annem dalga geçti üzerine bir de turşu verseydin diye.

Ertesi gün pirinçli sebzeli tavuk pişirdik, tadını severek yedi allahtan! Yanında da bolca yoğurt. Bugün sebzeli-kıymalı erişte yiyecek kendileri.

Çocuğunu okula gönderir :)

Aylar once şehir fırsatları Gymboree indirimi yapmıştı, bu Cumartesi ilk dersimize teşrif ettik. Sabah sümüklü uyanmış olmamıza rağmen gittik derse!

Pek bir şey anladığımızı soyleyemeyeceğim, emeklerken takılıp dudağını kanattı hafifçe bu da bize kapak oldu. Neymiş, asla gözünü ayırma!

Bakalım ikinci hafta neler olacak! İşin aslı bana biraz erken ve dağınık geldi. Daha bir aktiviteyi anlamadan diğerine koşuyorsun. Daha 10 aylık ayol bu bebek! Nasıl iki dakikada konsantre olacak! Bende bıraktım yavru dilediği gibi emekledi!


İlk izlenimim, 2-3 yaş için güzel bir deneme olabilir ancak bana haydi hoppa hep beraber şunu yapıyoruz demeleri ve çocuğa alan bırakmamaları uymadı. Biz en küçük gruptayız üstelik!


Hasta bebeğine üzülür!

Aylin nezle oldu bütün bunların arasında. Cumartesi sabahı fırk fırk akan burun ile uyandık! Zaten geceden belliydi, o kadar zor bir geceydi ki. Cumartesi Gymboree den gelince doktorumuzu aradık, hemen ilaca başlattı. Cumartesi akşamı ateşi de 37,8 e çıkınca calpol+peditus verdik. Nurturia’daki anneler sağolsun, yatağını yükselttik, bir de doktorumuz eczanede yaptırılan bir burun açıcı damla verdi, ondan da damlatınca gece rahat uyudu.



Hasta bebesini alıp gezmeye gider!!!




Pazar sabahı kuzu daha iyi uyandı ama hem hava durumu hem şelale gibi akan burundan cesaret edemedik ilk başta yola çıkmaya. Kahvaltı ve meyve yedikten sonra ilaçlarını verdimi öğle uykusundan kalkınca şeytan dürttü ve nurturia bebeleri ile buluşmaya Sapancaya gittik! İyi ki gitmişiz! Bana ruhen çok iyi geldi ama koca kişisini yorduk fazlaca! Ancak süper bir performans gösterdi babamız!



Sapancada kuzunun zırnık burnu akmadı üstelik! Beni görmediği anlarda teyzelerinin kucağında misler gibiydi. Biz aslında çok şanslıyız, nurturia ile hayatımıza mis gibi dostluklar girdi. Minik adamın doğum gününü kutladık hep beraber! Her ne kadar iki çift laf edemesekte sanal dostluklarımızı reele dönüştürmek çok güzeldi!



Sapancada özellikle hayatımızı kurtaran portatif mama sandalyesi için Ekin’e ve Yasemine; Bavuuu’lu doğumgününü bizimle kutladığı için Başakıma, Nurturia için Damlaya ve listemde olup hayatı paylaştığım tüm annelere teşekkür ediyorum! Iyi ki varsınız!

Cuma, Eylül 24, 2010

Kızına düzenli olarak blog tutar...

Anne dediğin blog tutmaya başlamalı bir an evvel. Aylin geldi, geleli 10 ay'ı geçti üstelik. Bu süre içinde yaşanan o kadar çok şey var ki.

OIP'in bahsettiği ölü blog adreslerimden bir tanesini, üstelik taaa 5 sene evvel aldığımı gömdüğüm mezarından çıkarayım dedim.

Bakalım anne dediğin neler yapacak, bu sefer becerebilecek mi bu işi?

Gelelim son durumlara,

Aylin hanım 9. ay doktor randevusundan bugüne yani 10 Ağustos-22 Eylül arasında sadece 10 gr alınca bizde bir telaş başladı. Hoş daktır the gestapo, boyu iyi olduğu için çok önemsemedi ama zaten safinazlıkta bir inci olan kızıma yemek revizyonuna geçtik.

Benim tespitlerim ise;

- Aylin 5 öğün yiyen bir bebek. Mama ve biberon almıyor. Anne sütü gece isterse ve sabahları sadece kahve niyetine. Ancak tatilde öğün sayısını 4'e düşürdü.

- Emekleme ve hareket durumunda fena halde bir artış var. Doğal olarak yakıyor

- Beslenmesinde hatalar yaptık, kahvaltısına tereyağ eklemedik, yumurta yemesi için ısrar etmedik. Kuruyemişleri es geçtik. Baklagillere ağırlık vermedik.

Pazartesiden bu yana öğünleri tekrar 5'e çıkardık ve sıkı bir yemek programına geçtik. Bir ara biberon ve mamaya alıştırıp gece 23:00 gibi beslenmeye geçsem mi diye düşündüm ancak sonradan vazgeçtim. Bu saate kadar mama yüzü görmemiş olan tostosum hem biberonu hem de mamayı reddetti şiddetle, üstelik derin uykuda idi. Vazgeçtim şimdilik biberona zorlamaktan.

Anne dediğin ne yapar bu durumda, oturup listeler hazırladım bakıcının eline. Her saat telefon açıp kontrol ediyorum yemeğini yeyip yemediğini. Meraklısına listemiz...

10 Ekimde bakacağız duruma. Kilo aldıysa aynen devam...

Ah bir de not; anne olmazdan önce tüm atıp tutmalarımı yutarak, bir çocuğa yemek yedirmenin işe yarayan her yolunun mübah olduğuna karar verdiğimi tüm aleme gururla duyururum!!!

--

Aylin Not

Boy: 73 cm
Kilo: 8.250 gr
Baş Çevresi: 46,3 cm
Kelimeler: (aa: al, veee: ver, deee:gel, ennne:anne, mamma: yemek)
Unutulmazlar: Anneyi oyuna çağırman, uyanır uyanmaz ıuh ıhh diyerek ilk gördüğün şeyi istemen, oturduğun yerde müzikle dans etmen, bizim dişlerimizi fırçalaman.
Sevdiğin Oyuncaklar: İkea klipsleri, pipet, ELC şekillerin, küplerin, annenin gözlüğü, diş fırçaları

--

Perşembe, Aralık 03, 2009

Kızının geldiğini haber verir...

Kızım geldi...Artık anneyim ben de :)

Su anda anneannesi ile icerde uyuyor...

Bende buraya uzun bir yazı hazırlama peşindeyim. Kızım büyürken not almak adına.

Kızım için...
Kendim için...